Çankaya Escort

Çankaya Escort Zeynep, Çankaya’daki lüks dairesinin aynasının karşısında durmuş, bedenini bir sanat eseri gibi süslüyordu. 27 yaşında, bal rengi teni sabah ışığında parlayan bir kadındı; uzun, siyah saçları beline kadar uzanıyor, uçları hafif dalgalanıyordu. Bal rengi gözleri, bir fırtınanın habercisi gibi derin ve davetkârdı. Göğüsleri dolgun, beli ince, kalçaları yuvarlak ve sıkı; bacakları uzun, her adımı bir dans gibiydi. Çankaya’nın elit dünyasında bir escort olarak çalışıyordu, ama onun için bu sadece bir iş değildi; bir sahneydi, teşhirci ruhunun özgürce dans ettiği bir arena. Bugün, bir üniversite seminerine katılmak için hazırlanıyordu; resmi bir etkinlik, ama Escort Çankaya Zeynep’in planları resmi olmaktan çok uzaktı. Dolabından bir kıyafet seçti: siyah, dar bir elbise, kumaş tenine ikinci bir deri gibi yapışıyor, göğüslerini saran derin bir V dekoltesi, kalçalarını vurgulayan sıkı bir kesim. Elbisenin yanlarında ince dantel şeritler vardı; teni, dantelin boşluklarından görünüp kayboluyordu. İç çamaşırı olarak siyah dantel bir tanga seçti; ince şeritler kalçalarına batıyor, her hareketinde tenini kaşındırıyordu. Bacaklarını daha da uzatan siyah, parlak topuklu ayakkabılar giydi; topuklar, her adımda kalçalarını daha da sallandırıyordu. Dudaklarına koyu bordo ruj sürdü; dudakları, bir yaranın kenarı gibi ıslak ve dolgun. Gözlerine hafif simli far, kirpiklerini daha uzun gösteren kalın maskara; gözleri, bakana hem vaat hem tehlike sunuyordu. Zeynep, aynadaki yansımasına gülümsedi; düşünceleri alev alevdi: Bugün Çankaya’yı ateşe vereceğim. Herkes bana bakacak, herkes beni isteyecek.
Mert, salonda koltukta oturmuş, Zeynep’i izliyordu; gri bir tişört, siyah bir şort, gözlerinde her zamanki hayranlık ve hafif bir kıskançlık. “Yine mi böyle?” dedi, sesi derin, ama içinde bir huzursuzluk saklıydı. Zeynep, topuklarının üzerinde döndü; elbise kalçalarını sarıyor, dantel şeritler tenini açığa vuruyordu. “Sence?” dedi, dudaklarını hafifçe ısırarak, gözleri Mert’in gözlerine kilitlendi. Seni de çıldırtsam mı, sevgilim? diye düşündü, ama bunu söylemedi. Mert, “Dikkat et,” dedi, ama sesinde bir titreme vardı; Zeynep’in teşhirci enerjisi, onu her zaman hazırlıksız yakalıyordu.
Üniversite Semineri: Teşhirin Sahnesi
Çankaya’daki üniversite kampüsü, modern binaları ve elit atmosferiyle Zeynep’in sahnesi için mükemmel bir yerdi. Seminer salonuna adım attığında, topuklarının sesi mermer zeminde yankılandı. Elbise, göğüslerini öyle bir sarıyordu ki, her nefeste kumaş geriliyor, göğüs uçları dantelin altında hafifçe kabarık. Kalçaları, her adımda ritmik bir dansla sallanıyor, dantel şeritler tenini açığa vuruyordu. Zeynep, düşüncelerinde kayboldu: Bakışlarınızı hissediyorum. Bu güç benim. Ön sıraya oturdu; bacak bacak üstüne attı, elbise yukarı kaydı, tangasının şeridi uyluklarının iç kısmında göründü. Salondaki hocalar ve öğrenciler, fısıldaşmaya başladı; bir öğrenci kalemini düşürdü, gözleri Zeynep’in bacaklarında kilitliydi; bir kadın hoca kaşlarını çattı, ama gözlerini kaçıramadı.
Semineri veren, Profesör Hakan’dı; kırklı yaşlarda, uzun boylu, esmer, lacivert bir takım elbise giymiş, gözlüklerinin ardında zeki ama huzursuz bir bakış. Zeynep’in girişiyle duraksadı; kaşları hafifçe kalktı, yutkundu, ama konuşmasına devam etti. Zeynep, kalemini yere düşürdü; bilerek, yavaşça eğildi, elbisenin dekoltesi açıldı, göğüsleri neredeyse dışarı fırlayacaktı, dantel sütyeni göğüs uçlarını zor tutuyordu. Hakan, konuşmasını kesti; gözleri Zeynep’e kaydı, boğazı kurudu, kravatını gevşetti. Zeynep, kalemi aldı, doğruldu, gülümsedi; “Pardon, hocam,” dedi, sesi tatlı ama davetkâr, dudakları hafifçe aralandı. Seni de avucuma aldım, diye düşündü, kalbi göğsünde çarpıyordu.
Seminer boyunca, Zeynep tahrik oyununu sürdürdü. Bacaklarını açıp kapattı; elbise her hareketinde yukarı kaydı, tangasının danteli göründü, uyluklarının iç kısmı parlıyordu. Kalemini dudaklarına götürdü; ucunu hafifçe emdi, dilinin pembesi göründü, gözleri Hakan’a kilitlendi. Hakan, cümlelerini unuttu, yanlış bir slayt açtı, salondakiler kıkırdadı, ama Zeynep’in gözleri hâlâ ondaydı. İnlemeni duymak istiyorum, hocam, diye düşündü, dudaklarını ıslattı. Seminer bittiğinde, Zeynep yavaşça ayağa kalktı; elbisenin bir yanını hafifçe kaldırdı, kalçalarının kıvrımı açığa çıktı, tangası tamamen göründü. Hakan’a yaklaştı; “Hocam, seminer harikaydı, biraz daha konuşabilir miyiz?” dedi, sesi ipeksi, nefesi Hakan’ın boynuna çarpıyordu. Hakan, “Tabii, ama… dışarıda,” dedi, sesi titrek, gözleri Zeynep’in göğüslerinden dudaklarına kayıyordu.
Arabada: Teşhirin Zirvesi
Hakan, Zeynep’i evine bırakmayı teklif etti; “Çankaya’ya gidiyorum zaten,” dedi, sesi hâlâ titrek, gözleri Zeynep’in bedeninde geziniyordu. Zeynep, gülümsedi, Oyun devam ediyor, diye düşündü, arabaya bindi. Hakan’ın arabası, siyah bir SUV, deri koltuklar sıcaktan yapışkandı. Zeynep, ön koltuğa oturdu; elbise yukarı kaydı, tangası tamamen göründü, bacaklarını hafifçe açtı, uyluklarının iç kısmı parlıyordu. Elbisenin dekoltesi, göğüslerini her nefeste yükseltiyordu. Hakan, arabayı çalıştırdı, ama gözleri yoldan çok Zeynep’taydı. Zeynep, düşüncelerinde kayboldu: Seni arabada çıldırtsam mı, hocam?
Zeynep, elini Hakan’ın uyluğuna koydu; parmakları pantolonun kumaşına bastı, penisini hissetti, kumaşın altında zonkluyordu. “Hocam, çok gerginsiniz,” dedi, sesi ipeksi, dudakları Hakan’ın kulağına yaklaştı, nefesi sıcak ve nemli. Hakan, “Zeynep, lütfen,” diye mırıldandı, ama sesinde bir yalvarış vardı, elleri direksiyonda titriyordu. Zeynep, Hakan’ın fermuarına uzandı; metal sesi arabada yankılandı, pantolon aşağı kaydı, boxer’ı göründü. Boxer’ı da indirdi; Hakan’ın penisi karşısındaydı, sıcak, kalın, damarlı, ucunda bir damla nem parlıyordu. Zeynep, düşüncelerinde kayboldu: Bu benim. Onu uçuracağım.
Zeynep, eğildi; dudaklarıyla Hakan’ın penisine dokundu, önce hafifçe, dudaklarının kenarıyla, sıcaklığını hissetti, tuzlu bir tat damağında yayıldı. Dilini çıkardı, yavaşça gezdirdi; penisin ucunda dolaştı, damlayı tattı, her damarı, her kıvrımı hissetti. Hakan’ın nefesi kesildi, direksiyonu sıkıca tuttu, “Zeynep,” diye inledi, sesi boğuk. Zeynep, ağzını açtı; dudakları penisi sardı, sıcaklık ve ıslaklık Hakan’ı titretti. Dilini ustalıkla kullandı; önce yavaş, ritmik bir şekilde, penisin etrafında daireler çizdi, ucunda gezindi, her damarı tattı, sonra hızlandı, ağzını derinlemesine aldı, boğazına kadar ilerledi, penis ağzında nabız gibi atıyordu. Zeynep, düşüncelerinde kayboldu: Her inlemesi benim. Onu kontrol ediyorum. Hakan’ın inlemeleri arabayı doldurdu; derin, kontrolsüz, bedeni kasıldı, bir elini Zeynep’in saçlarına doladı, parmakları telleri sıkıca tuttu, hafifçe çekti. Zeynep, penisin her santimini hissetti; ucundan köküne, dilinin her hareketi bir sanat eseriydi, ağzı penisin etrafında bir dansçı gibi hareket ediyordu.
Hakan’ın boşalması yaklaştı; Zeynep, ağzını hafifçe geri çekti, ama açık tuttu, dilini dışarıda bıraktı, gözleri Hakan’ın gözlerine kilitlendi, Sana bakıyorum, hocam, diye düşündü. Hakan’ın spermleri, sıcak ve yoğun bir akıntı gibi dudaklarına, diline fışkırdı; ilk damla dilinin ortasına çarptı, tuzlu, kalın, sıcak, sonra daha fazlası geldi, ağzını doldurdu, çenesine süzüldü, boynuna damladı, göğüslerinin arasına yayıldı. Zeynep, her damlayı hissetti; sıcaklık, yoğunluk, tat, hepsi bedenine yayıldı, boğazından geçişi yavaş ve bilinçliydi, yuttu, dudaklarını yaladı, son damlaları parmağıyla topladı, ağzına götürdü, parmağını emdi, tat damağında dans etti. Muhteşemsin, diye düşündü, bedeni zevkle titriyordu.
Zeynep, durmadı; “Hocam, daha bitmedi,” dedi, sesi nefes nefese, gözleri hâlâ alev alev. Arabayı tenha bir sokağa çekmesini söyledi; Hakan, titreyen ellerle direksiyonu çevirdi, arabayı durdurdu. Zeynep, arka koltuğa geçti, Hakan’ı da çağırdı; “Gel,” dedi, sesi bir buyruk. Hakan, arka koltuğa geçti; Zeynep, elbisesini sıyırdı, tangasını indirdi, kalçaları açığa çıktı, teni loş ışıkta parlıyordu. Hakan’ın penisini eline aldı; hâlâ sert, kaygan, nabız gibi atıyordu. Zeynep, düşüncelerinde kayboldu: Seni arkadan uçuracağım. Kalçalarını Hakan’a döndü, yavaşça eğildi, kalçaları Hakan’ın penisine sürtündü, sıcaklık tenine yayıldı, nemli ve hazırdı.
Zeynep, Hakan’ın penisini yönlendirdi; yavaşça içeri aldı, önce ucunu, sıcaklık ve sıkılık Hakan’ı titretti, Zeynep’in nefesi kesildi, Bu inanılmaz, diye düşündü, bedeni zevkle doluyordu. Yavaşça hareket etti; penis, derinlere kaydı, her santimi hissetti, kalçaları Hakan’ın kalçalarına çarpıyordu, her hareket bir zevk dalgasıydı. Hakan, inledi; elleri Zeynep’in kalçalarını sıkıca tuttu, parmakları tenine battı, “Zeynep,” diye mırıldandı, sesi arzudan çatallıydı. Zeynep, hızlandı; kalçaları ritmik bir dansla hareket etti, penis içinde kayıyordu, her derinleşme bir inlemeyle sonuçlanıyordu. Zeynep, düşüncelerinde kayboldu: Bu benim zaferim. Seni uçuruyorum. Hakan’ın boşalması yaklaştı; Zeynep, kalçalarını daha hızlı oynattı, penis içinde nabız gibi atıyordu, Hakan’ın spermleri, sıcak ve yoğun bir akıntı gibi içine fışkırdı, Zeynep her damlayı hissetti, bedeni titredi, nefesi kesildi. Hakan, nefes nefese, koltuğa yığıldı; “İnanılmazsın,” dedi, gözleri hâlâ Zeynep’taydı. Zeynep, gülümsedi, Tabii ki öyleyim, diye düşündü, elbisesini düzeltti, tangasını giydi, ön koltuğa geçti.
Eve Dönüş: Anlatımın Tutkusu
Gece, Zeynep eve döndü; Çankaya’daki daireleri, modern ve sıcaktı. Kapıyı açar açmaz ayakkabılarını çıkardı; çıplak ayakları halıya değdi, elbise hâlâ göğüslerini ve kalçalarını sarıyor, dantel şeritler tenini açığa vuruyordu. Mert, koltukta oturuyordu; bir bira elinde, gözlerinde bir merak, ama bir de huzursuzluk. “Nasıldı günün?” dedi, sesi soğuk, ama altında bir kıskançlık saklıydı. Zeynep, gülümsedi, Önce sinirlendirelim, sonra uçuralım, diye düşündü, koltuğun karşısına geçti, bacaklarını açtı, elbise yukarı kaydı, tangası göründü, uylukları parlıyordu.
“Üniversitede herkesi çıldırttım,” dedi, sesi ipeksi, dudakları Mert’in kulağına yaklaştı. “Seminerde bacaklarımı açtım, tangam göründü, öğrenciler fısıldaştı, kalemler yere düştü, gözler bende kilitlendi. Hakan hocayı arabada avucuma aldım; penisini dudaklarımla hissettim, sıcak, kalın, damarlı, dilimle her santimini tattım, boğazıma kadar aldım, spermleri dilime fışkırdı, sıcak, tuzlu, ağzımı doldurdu, yuttum, çeneme süzülen damlaları parmağımla topladım, emdim. Sonra arkadan aldım; kalçalarımı ona bastırdım, penisini içimde hissettim, her hareket bir zevk dalgasıydı, spermleri içime fışkırdı, her damlayı hissettim,” dedi, her kelime Mert’in nefesini hızlandırıyordu, ama gözlerinde önce bir öfke parladı.
Mert, “Zeynep, bu kadarı fazla,” dedi, sesi sert, elleri koltuğun kenarını sıkıca tutuyordu, penisi pantolonunda belirginleşmişti, ama öfkesi baskındı. Zeynep, düşüncelerinde kayboldu: Sinirlen, ama seni de avucuma alacağım. Mert’e yaklaştı, diz çöktü; “Sana da göstereyim,” dedi, sesi nefes nefese, gözleri Mert’in gözlerinde alev gibi parladı. Mert’in pantolonuna uzandı; fermuarı indirdi, boxer’ı sıyırdı, Mert’in penisi karşısındaydı, sıcak, kalın, damarlı, ucunda bir damla nem parlıyordu. Zeynep, düşüncelerinde kayboldu: Şimdi tahrik olacaksın, sevgilim.
Zeynep, dudaklarıyla Mert’in penisine dokundu; önce hafifçe, dudaklarının kenarıyla, sıcaklığını hissetti, tuzlu bir tat aldı, dilini çıkardı, ucunda gezindi, damlayı tattı, her kıvrımı hissetti. Mert’in nefesi kesildi, öfkesi erimeye başladı, “Zeynep,” diye inledi, sesi boğuk. Zeynep, ağzını açtı; dudakları penisi sardı, sıcaklık ve ıslaklık Mert’i titretti. Dilini ustalıkla kullandı; önce yavaş, ritmik bir şekilde, penisin etrafında daireler çizdi, ucunda gezindi, her damarı tattı, sonra hızlandı, ağzını derinlemesine aldı, boğazına kadar ilerledi, penis ağzında nabız gibi atıyordu. Zeynep, düşüncelerinde kayboldu: Öfken eriyor, sevgilim. Şimdi benimsin. Mert’in inlemeleri odayı doldurdu; derin, kontrolsüz, bedeni kasıldı, elleri Zeynep’in saçlarına dolandı, parmakları telleri sıkıca tuttu, hafifçe çekti.
Mert’in boşalması yaklaştı; Zeynep, ağzını hafifçe geri çekti, ama açık tuttu, dilini dışarıda bıraktı, gözleri Mert’in gözlerine kilitlendi, Seni uçuruyorum, diye düşündü. Mert’in spermleri, sıcak ve yoğun bir akıntı gibi dudaklarına, diline fışkırdı; ilk damla dilinin ortasına çarptı, tuzlu, kalın, sıcak, sonra daha fazlası geldi, ağzını doldurdu, çenesine süzüldü, boynuna damladı, göğüslerinin arasına yayıldı. Zeynep, her damlayı hissetti; sıcaklık, yoğunluk, tat, hepsi bedenine yayıldı, boğazından geçişi yavaş ve bilinçliydi, yuttu, dudaklarını yaladı, son damlaları parmağıyla topladı, ağzına götürdü, parmağını emdi, tat damağında dans etti. Zafer benim, diye düşündü, bedeni zevkle titriyordu.
Zeynep, Mert’in göğsüne yattı; “Yine yapalım mı?” dedi, gülümseyerek, gözleri hâlâ alev alevdi. Mert, “Her zaman,” dedi, öfkesi tamamen erimiş, dudakları Zeynep’in dudaklarını buldu, nefesleri karıştı.